Bu yazı değerli meslektaşım, öğrenme yoldaşım Can Cicioğlu tarafından yazılmıştır. Katkıları için teşekkür ederim
Günümüzde hızla gelişen bir Teknoloji ve bunun eğitime olan etkisini çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz ,çocuklarımız bizden çok farklı öğreniyorlar ve teknolojiye çok da hakimler, hatta onlara digital yerliler de deniyor.Çocuklarımız evden dışarı çıkmadan saatlerce internet ,televizyon ,oyun konsollarının başında vakit geçirebiliyorlar. Bu anlamda geçen gün Hürriyet de yer alan Özgür Bolat’ın yazısı aklıma geldi yazıda kısaca ‘’ Hayvanat bahçesinde yaşayan hayvanların doğal ortamda yaşayan türlerine göre daha erken öldükleri, o kadar iyi bakılmalarına rağmen doğada olan mücadele hakkının ellerinden alınması sonucu daha kısa süre yaşadıklarıyla ilgiliydi.’’
Çocuklarımızın şimdiki teknolojiye olan bağımlılıkları ve mücadele olarak sadece bilgisayar oyunlarında level atlamak olarak düşünüldüğünde onların en doğal ihtiyaçları olan mücadele etme bunun karşılığında, temel içsel ödül olan kendileriyle gurur duyma özelliği oluşmamış oluyor. Sonuçta daha stresli özgüvenden yoksun bir yaşam olarak karşılık buluyor.Bizim çocukluğumuzu ele alacak olursak digital bağımlılığımızın olmayışı ve özellikle sokakta oyun oynamış olmamız bizi daha avantajlı daha bir mücadeleci yapmıştı.
Örnek olarak geçenlerde Mavişehir’de bir çocuk parkında 7 çocuk 15 yetişkin vardı. Çocuklar mı oynuyor ? Yetişkinler mi oynuyor anlamadım? Çocuklarımızı her düştüğünde yanı başında olmamız ve onların her ihtiyaçlarını gidermemiz, Bunun sonucunda çocuklarımız da bizim sembiyotik bağımlılık dediğimiz anneye ve babaya bağımlı kişilik geliştirmiş oluyorlar.Bunu açacak olursak Sembiyoz; kişinin başkalarının yaşam enerjisi, kişiliği, statüsü sayesinde yaşaması, onsuz olamaması durumudur. Burada kişiler tüm ego durumlarını kullanmadan, tek bir kişinin olduğu ilişki durumuna girer. Sağlıksız bir ilişkidir, ortada birinin yaşamak için başkasına asalakça tutunmasıyla tanımlanan patolojik bir ilişki vardır Bu sembiyotik bağımlılık aslında her iki tarafında birbirinden beslenmesi sonuçta çocuğun kendi başına iş yapamayan birey haline gelmesidir.Yukarıdaki örnekten yola çıkacak olursak Çocuk parkında yetişkinler çocuktan fazla olunca doğal olarak da çocuklar kaydırağa anne babasının yardımıyla çıkıyor.Çocuk kendi başına tırmanmadığı için hem büyük kasları gelişmiyor hem de Başarmak ve bunun sonucunda oluşan öz güven duygusunu kazanamamış dolayısıyla mücadele ruhu oluşmamış oluyor.
Zaten merkezi sınav sistemleriyle çocuklarımız boğulurken, bir de çocuklarımızı korumak adına naftalinlemeyip ,onara mücadele ruhu kazandıracak ve biraz olsun bilgisayar başından kaldıracak etkinliklere yönlendirmek ; Buna çocuklarımızı, hafta sonları alış veriş merkezlerine götürmek yerine doğa etkinliklerine yönlendirerek ve sokak oyunlarına geri döndürerek başlayabiliriz.
Can Cicioğlu
Sosyolog / Eğitimci
Günümüzde hızla gelişen bir Teknoloji ve bunun eğitime olan etkisini çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz ,çocuklarımız bizden çok farklı öğreniyorlar ve teknolojiye çok da hakimler, hatta onlara digital yerliler de deniyor.Çocuklarımız evden dışarı çıkmadan saatlerce internet ,televizyon ,oyun konsollarının başında vakit geçirebiliyorlar. Bu anlamda geçen gün Hürriyet de yer alan Özgür Bolat’ın yazısı aklıma geldi yazıda kısaca ‘’ Hayvanat bahçesinde yaşayan hayvanların doğal ortamda yaşayan türlerine göre daha erken öldükleri, o kadar iyi bakılmalarına rağmen doğada olan mücadele hakkının ellerinden alınması sonucu daha kısa süre yaşadıklarıyla ilgiliydi.’’
Çocuklarımızın şimdiki teknolojiye olan bağımlılıkları ve mücadele olarak sadece bilgisayar oyunlarında level atlamak olarak düşünüldüğünde onların en doğal ihtiyaçları olan mücadele etme bunun karşılığında, temel içsel ödül olan kendileriyle gurur duyma özelliği oluşmamış oluyor. Sonuçta daha stresli özgüvenden yoksun bir yaşam olarak karşılık buluyor.Bizim çocukluğumuzu ele alacak olursak digital bağımlılığımızın olmayışı ve özellikle sokakta oyun oynamış olmamız bizi daha avantajlı daha bir mücadeleci yapmıştı.
Örnek olarak geçenlerde Mavişehir’de bir çocuk parkında 7 çocuk 15 yetişkin vardı. Çocuklar mı oynuyor ? Yetişkinler mi oynuyor anlamadım? Çocuklarımızı her düştüğünde yanı başında olmamız ve onların her ihtiyaçlarını gidermemiz, Bunun sonucunda çocuklarımız da bizim sembiyotik bağımlılık dediğimiz anneye ve babaya bağımlı kişilik geliştirmiş oluyorlar.Bunu açacak olursak Sembiyoz; kişinin başkalarının yaşam enerjisi, kişiliği, statüsü sayesinde yaşaması, onsuz olamaması durumudur. Burada kişiler tüm ego durumlarını kullanmadan, tek bir kişinin olduğu ilişki durumuna girer. Sağlıksız bir ilişkidir, ortada birinin yaşamak için başkasına asalakça tutunmasıyla tanımlanan patolojik bir ilişki vardır Bu sembiyotik bağımlılık aslında her iki tarafında birbirinden beslenmesi sonuçta çocuğun kendi başına iş yapamayan birey haline gelmesidir.Yukarıdaki örnekten yola çıkacak olursak Çocuk parkında yetişkinler çocuktan fazla olunca doğal olarak da çocuklar kaydırağa anne babasının yardımıyla çıkıyor.Çocuk kendi başına tırmanmadığı için hem büyük kasları gelişmiyor hem de Başarmak ve bunun sonucunda oluşan öz güven duygusunu kazanamamış dolayısıyla mücadele ruhu oluşmamış oluyor.
Zaten merkezi sınav sistemleriyle çocuklarımız boğulurken, bir de çocuklarımızı korumak adına naftalinlemeyip ,onara mücadele ruhu kazandıracak ve biraz olsun bilgisayar başından kaldıracak etkinliklere yönlendirmek ; Buna çocuklarımızı, hafta sonları alış veriş merkezlerine götürmek yerine doğa etkinliklerine yönlendirerek ve sokak oyunlarına geri döndürerek başlayabiliriz.
Can Cicioğlu
Sosyolog / Eğitimci